İbrahim Gürbüz Hocaefendi Mahmud (Ustaosmanoğlu) Efendi Hz.’den naklen anlatıyor;
İsmailağa ihvanından olan bir Hanım Hoca, İstanbul’da Cennet Mahallesi denen bir yere sohbet etmeye gider. Orada yapılan sohbet konusu hanımların tesettürü ve çarşaf giymesi hakkında olur.
Sohbet bitiminde bir hanım ağlayarak çarşaf giymeye karar verdiğini bildirir. Sohbeti yapan Hanım hoca da, ona henüz sohbetin heyecanıyla bu kararı vermiş olabileceğini, bu sebeple eve gidip kocası ile istişare edip öyle karar vermesini tavsiye eder.
O hanım ise müthiş bir kararlılıkla;
-Vallahi buradan çarşaf giymeden çıkmam! Ben buraya gelirken Rabbime söz verdim. Allah’ım bugün bize vaaz ettireceğin Hoca Hanım neyi anlatacaksa, söz Ya Rabbi, ben onunla amel edeceğim! Ve Hocam, bugün Allah bana beyaz kefenden evvel siyah kefeni dinlettirdi. Ben o çarşafı giyeceğim, dedi.
Onun bu kararlılığı üzerine, oradaki hanım ihvanlar ağlayarak çarşafı giydirirler.
Bir hafta sonra aynı Hoca Hanım aynı yere tekrar sohbet etmeye gider ve yeni çarşaf giyen hanımı göremeyince merak edip o hanım nerede diye sual eder.
Bu sual üzerine cemaat içinden bir hanım kalkarak cevap verir. Meğer ki, o hanım çarşafı giyip eve gittiği gün bu meseleyi kocasına anlatıp istişare etmiş ve kocası da hoş görüp kabul etmiş. Ne var ki, ertesi gün bu hanım çarşafını giyip kocasıyla beraber bir araba ile bir yere giderlerken trafik kazası geçirirler ve kaza neticesi ikisi de vefat etmişler.
Komşu hanım anlatmaya devam ederek, o yeni çarşaf giyen hanımın bu vefatına çok üzülüp göz yaşı döktüğünü ve sürekli Allah’tan bu hanımın ahirette nasıl muamele gördüğünü kendisine rüyada göstermesi için dua ettiğini söyler. Bu dualar kabul olur ve yaklaşık bir hafta sonra bir rüya görür.
Bu rüyada kendisini mahşer meydanında olduğunu, güneşin yere yaklaşıp insanların çok büyük sıkıntılar içinde perişan olup feryatlar etmekte olduklarını, kimilerinin ayak boyu, kimilerinin diz boyu, kimilerinin beline kadar, kimilerinin ise kulak memelerine kadar ter içine battığı o müthiş meydanda etrafa ibret ve hayretle göz gezdirirken bir çadır dikkatini çeker.
Gidip çadırın içine bakınca, vefat eden o yeni çarşaflı hanımın orada bu sıkıntılardan uzak bir şekilde istirahat etmekte olduğunu görür. Büyük bir merak ile Allahu Teala’nın kendisine nasıl böyle bir ikramda bulunduğu hakkında sual eder.
Yeni çarşaflı hanım da;
-Ben dünyada Allah’ın bir ayetiyle amel ettim. Dünya güneşinin altında kavrulmayı kabul ettim. Allah da, bana dedi ki; ‘Sen Dünya sıcağına rağmen bu elbiseyi giydin, şimdi ahirette de o elbise sana gölgelik yapacak!’, diye cevap vermiş.

(Kaynak: youtube.com/ZMzdTnuhgTU)