GENÇ BİR İMAMIN BÜYÜK HİZMETİ
Sabri Okur, Havadis-i Nuriye isimli kanalda, bir imam Efendi’den naklen anlatıyor;
Hafız olan gençlerden birisi devletin imam kadrolarına atama yapması öncesinde, kendince elini açıp; “Ya Rabbi, benim tayinimi ihtiyaç olan bir yere sevk et!”, şeklinde samimi bir dua ediyor.
Bu duadan sonra bir gün imamların tayin yerleri belli oluyor. Bu genç hafızın tayin yeri de, Aydın ilinin merkeze yakın küçük bir köyüne çıkıyor. Genç imam köye gidip vazifesine başlıyor. Fakat bir bakıyor ki, camide hiç cemaat yok. Altı ay boyunca, kendisi ezan okuyup tek başına camide namazlarını kılıyor.
Köyün camisi de eski, bakımsız ve neredeyse harabe halindedir. İmam Efendi, önce bu camiyi yıkıp yeniden güzel bir cami yapılmasını kafasına koyuyor. Bir gün bu maksatla camiyi yıkmaya başlıyor. Köylüler onun camiyi yıktığını görünce, neden yıktığını sual ediyorlar. O da, latife olarak; “Gelmediniz ben de yıkıyorum”, diyor.
Köylüler de, “Hocam gelirdik” şeklinde söylüyorlar, fakat yeni cami yapıldıktan sonra, hiç birisi camiye gelmiyor. Camiye gelmeyen genç veya yaşlı bu insanlar ne yazik ki, kahvehaneleri doldurmaktadır.
Genç İmam, bu iş böyle olmaz deyip işe girişiyor, onlar gelmezse ben onların yanına giderim düşüncesiyle, bir gün kahvenin birine giriyor. İçeri girince, selam verip bir yere oturuyor ve orada oturan gençlere, camide sohbet etmek üzere davet ediyor. Gençler de “Tamam geliriz” diye cevap veriyorlar.
Nitekim, yatsı namazı vaktinde o kahvehanedeki gençlerden 12 kişi, topluca camiye geliyorlar. Genç imam onlara önce namazı kılıp öyle sohbete geçelim diye teklif edince, gençler birbirinin yüzlerine bakıyorlar. Çünkü hiç birisinin namaz kılmak için bir bilgisi yoktur, üstüne üstlük abdest almayı dahi bilmedikleri ortaya çıkıyor.
Daha sonra, İmam Efendi’nin tarifi ile takliden abdest ve namazlarını kılıyorlar. İmam Efendi namazın peşinden onlara Risale-i Nur Külliyatı’ndan bir yer açıyor ve okuyup izah ederek yarım saatlik kısa bir sohbet yaptıktan sonra sohbeti bitirmek istiyor.
Bunun üzerine gençler, dersin çok güzel olduğunu ve devam etmelerini rica edince, o gün gece saat 1’e kadar ders yapıyorlar. Gençler bu manevi sohbet lezzetini alınca bırakamıyorlar ve sürekli gelmeye başlıyorlar. Hatta daha sonra, “Köy odası” tabir edilen bir yeri sohbet odası haline getiriyorlar.
Ayrıca, çok aşırı alkol tüketimi olan o köyde, insanları bir bir alkolü bırakıp güzel ahlak kazanmaya başlıyorlar. Hatta, cemaatten bir tanesinin hanımı, daha önce kocasının, zaman zaman arkadaşlarını eve getirip içki sofrası hazırlattığını, arkadaşlarıyla eğlendikten sonra, bir de kendisini dövmekte olduğunu, artık evliliğinin bitmek üzere olduğu böyle bir durumdan kurtulduğunu söyleyip, sevincinden İmam Efendi’ye nasıl teşekkür edeceğini bilemiyor.
Bu sohbetler meyvesini veriyor ve caminin cemaati de, sıfır cemaatten, on iki , on beş, yirmi, otuz derken zamanla kırk ve ellileri buluyor. Bu çalışmalar, valilik ve müftülük tarafından da takdir edilip ona başarılarından dolayı il merkezine almak istiyorlar. İmam Efendi de, şu aşamada oradan ayrılmasının doğru olmadığını söyleyerek kabul etmiyor.
(Kaynak:youtube.com/p4-kzApdujU)
