SULTAN AHMED’İN KURTULUŞU

 

SULTAN AHMED’İN KURTULUŞU   

    Sultan III.Ahmed (1673-1736)

    Hattat Muhammed Râsim Efendi şöyle anlatmıştır:

    “Cennetmekân III.Ahmed Hân’ın vefâtından sonra, şöyle bir rüya gördüm; Geniş bir sahrada orduyu hümâyûn kurulmuştu. Bir tepe üzerinde de sultanlara mahsûs bir çadır, çadırın etrâfında ise büyük bir kalabalık vardı. Kalabalıktan bir kişiye yaklaşıp,

     -Bu ordunun kumandanı kimdir?, diye sordum. O da,

    -Ahir zaman Peygamberi Muhammed aleyhisselamdır, dedi.

     Cehenneme götürülecek bazı kimseler bu büyük çadıra götürülüyor, buradan şefaat edilirse Cehennemden kurtuluyordu. Yine birisine; “Peygamber efendimiz (s.a.v.) nerede bulunuyor?” diye sorduğumda; “Tepedeki büyük çadırda” dedi.

    Hemen çadırın yanına koştum. Çadırın kapısına vardığımda, Mehmed Emin Tokadî hazretlerini çadırın kapısında gördüm. Şefaat isteyenleri çadırın içine götürüp, getiriyordu. Çok şaşırdım. Biz bu zâtı anlayamamışız diye çok üzüldüm.

    O anda elleri bağlı birini çadırın kapısına doğru getirdiklerini gördüm. “Bu kimdir?” diye sorduğumda, ‘Sultan Ahmed’dir’, dediler. Sonra, çadıra yaklaşıp, Mehmed Emin Tokâdî hazretlerine teslim ettiler. O da, önüne düşüp çadırın içine girdiler, içeride Peygamber efendimiz (s.a.v.) kendisine iltifât buyurdu. Çadırdan çıktıklarında Mehmed Emin Tokâdî hazretleri; “Şefaat buyurulup affolundun, müjde olsun!” diye bağırdı.

     Dışarda sultanlara mahsûs süslü bir at duruyordu. Mehmed Emîn Tokâdî hazretleri, sultanı tazim ve hürmetle çadırdan çıkarıp, bekleyen süslü ata bindirdi. Etraftakilerin tebrikleri arasında, süratle oradan uzaklaştı.

    Bu rüyayı gördükten sonra, ertesi gün talebelere hat dersi veriyordum. Mehmed Emin Efendi, bazı günler teşrif ederdi. O gün de dershanemize teşrif etti. Hemen karşılayıp elini öptüm. Bu sırada bana; “Hoca Efendi, akşamki seyrana ne dersin?” buyurdu.

     O gece gördüğüm rüyayı hatırlayıp, ağlayarak ellerine kapandım. Mehmed Emin Efendi de ağladı. Sonra şükredip bana şöyle buyurdu:

     -Ben hayatta iken bu gibi ilâhî sırları yayarak, bizim hâlimizi teşhir etmene rızâm yoktur. Vefâtımdan sonra anlatmanda bir mahzur yoktur.

     Vefatına kadar bunu kimseye anlatmadım. Vefatından sonra, güzel vasıflarını ve üstünlüğünü yâd etmek bakımından, yeri geldikçe nakleder oldum.”

  (Kayn.:İslam Alimleri Ans.)

 

 

 

YORUM YAP